ALİ YALÇIN
Genel Başkan
aliyalcin@memursen.org.tr
Teklifimiz Üç Alternatifli Hedefimiz Tek; Kamu Görevlilerine Kazandırmak
10.08.17, Jeudi
20 milyon insanımızı ilgilendiren 4. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri, 1 Ağustos’ta başladı. Kamu görevlileri sendikacılığında 11 Hizmet kolunda yetkili sendikaları bünyesinde barındıran Memur-Sen ailesi olarak, tabandan tavana olacak şekilde toplu sözleşmeye titiz bir çalışmayla hazırlandık. En iyisi ve daha fazlası için altı aşamalı bir hazırlık süreci işlettik. Ve nihayet, üç alternatifli maaş ve ücretlere ilişkin artışa teklifimiz dahil masaya taşıyacağımız tekliflere son şeklini verip Kamu işvereniyle masaya oturduk.
Maaş ve ücret artışında neden üç alternatifli teklif hazırladık? Kamu İşvereninin yani Hükümetin, maaş ve ücret artışına ilişkin herhangi bir teklife yönelik “herkes yararlanamıyor, tepki oluşturur”, “herkese etki ediyor, bütçeye yükü fazla”, “emekli kamu görevlilerine yansımıyor”, “üst düzey ya da alt düzey maaş grubundakileri mağdur ediyor” şeklindeki konjonktüre göre değişen olumsuz cevapların önünü kesmek istedik.
Üç alternatifin her biri Kamu İşvereni/Hükümet tarafından “Hayır” için kullanılabilecek/kullanılmış olumsuz cevap verme gerekçelerinden birini ya da bir kaçını bertaraf ediyor. Bir başka açıdan da Kamu İşvereni’ne/Hükümete, bütçe yükünü esas alıyorsan şu alternatifi, memnun edeceğin kitlenin büyüklüğünü esas alıyorsan şu alternatifi, kamu görevlileri arasındaki maaş makasını esas alıyorsan şu alternatifi esas alarak pazarlık yapabilirsiniz şeklinde bir zemini kullanma imkânı sunuyoruz. Üç alternatifli teklifimiz (Tablo1) incelendiğinde görülecektir ki; her üç teklifin kamu görevlilerinin maaşlarında yapacağı etki birbirine oldukça yakındır.
(Tablo 1: Hükümete sunduğumuz üç alternatifli teklifimiz…)
Tablo’da görüldüğü gibi, her üç alternatifte de birbirine yakın maaş tutarları oluşuyor. Fakat bu alternatifler noktasında hizmetli arkadaşımızın maaşında büyük değişiklikler gerçekleşmezken her üç alternatifin bütçeye oluşturacağı yük, gelir vergisi noktasında oluşturacağı miktar, kapsamında yer alacak kitleler noktasında bu tablonun doğrudan yansıtmadığı veriler var. İşte bu görünmeyen verilere ilişkin çerçeveyi dikkate alarak, maaş artışına ilişkin üç alternatiften oluşan teklif sunduk. Şüphesiz her teklifi, sağlayacağı fırsat ve imkanlar yanında oluşturacağı risk ve tehditleri de dikkate alarak hazırladık.
Çözüm Odaklı Teklifler
Tekliflerimiz etraflıca ve gerekçeleri de dikkate alınarak incelendiğinde görülecektir ki; tekliflerimiz iki ana temayı içermektedir. Bir yönüyle sorunları çözmek, diğer yönüyle de hakça bölüşmektir. Dolayısıyla çözüm odaklı bir yöntem izliyoruz ve muhataplarımızın da bu niyetimizi iyi analiz etmesini bekliyoruz.
Maalesef geçmiş dönemlerde, bahaneleri çözümlerin önüne geçirme çabalarına şahit olduk. Biz 4. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin, bu yönüyle bir milat olmasını istiyoruz. Bahanelerin değil, çözümlerin gündem yapıldığı bir masada, birikmiş sorunlar çözülsün, hakça bölüşmenin yolları üretilsin ve hayata geçirilsin diyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki; Türkiye ekonomisi büyüyor fakat kamu görevlilerinin maaş bordrolarına eksiksiz ve olması gerektiği şekilde bu büyüme yansımıyor. Sermayeye, finans kesimine teşvik paketleri, vergi afları çıkarılıyor. Hal bu iken, konu kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları olduğunda “mali disiplin” ve “bütçe imkanları” nazları yapılıyor. Bu, kısır bakışı, bahane odaklı yaklaşımı değiştirmek için toplu sözleşme masasını fırsat olarak kullanmalıyız. Artık, kamu görevlileri ferahlatacak ve bu amaçla da refahtan pay almalarını sağlayacak bir paradigmal değişimi hayata geçirmek gerekiyor. Refah payı artış teklifimiz, bu kapsamda görülmeli ve kabul edilmeli..
Bizim tekliflerimiz açık ve net. Eğer bugünü milat olarak kabul edeceksek, masada bahaneleri değil gerçekleri konuşacağız. Bu çerçevede bazı kavramların yüklendiği işlevler, bütün çıplaklığıyla ortaya konulması elzemdir. Mesela enflasyonun ve enflasyon farkı uygulamasının bir ilizyon aracı haline dönüştüğü gerçeğini Kamu İşvereni’nin kabul etmesi gerekiyor. Biz tekliflerimizi hazırlarken ve toplu sözleşme stratejimizi belirlerken, bu tarz ilizyonları da dağıtmayı hedefledik.
Enflasyon Hesapları Üzerinden İlizyon
Kamu İşvereninin “Kamu görevlilerinin enflasyona ezdirmeme” şeklinde sıkça dile getirdiği bir ilizyon ifadesi var. İlk bakışta bu ifade, kamu görevlilerini düşünme, onları mağdur etmeme, enflasyona karşı kamu görevlilerine koruma kalkanı oluşturma hassasiyeti içeriyor. Fakat bu cümlenin somut sonuçlarından biri, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinin sabitlenmesi, reel artıştan yoksun bırakılmasıdır. Maaş ve ücretleri enflasyon kadar artırdığınızda rakamsal olarak bir artış var fakat reel anlamda bir artış yok demektir.
Esasen; enflasyon oranı kadar artış, eldekini korumaktan başka bir sonuç doğurmaz. Bu anlamda, enflasyon zammı kavramı esasen enflasyona dayalı güncellemedir. Bu yönüyle, enflasyon oranı üzerinden artış yapılması; bir anlamda zorunlu bir sigorta/zararı tazmin uygulamasıdır. Kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinde yapılan artış ile aynı dönemde gerçekleşen enflasyon oranları arasındaki farkın maaşlara yansıtılması; bir anlamda maaş ve ücretlere yönelik “yeniden değerleme oranı”dır.
Yani; Maaşlar güncelleniyor fakat yükseltilmiyor. Biz bu noktada, artık enflasyon oranı bazlı güncelleme/yeniden değerleme katsayı uygulaması yerine, büyümenin yansıtıldığı, refah payının kamu görevlilerine aktarıldığı adil bir sistemin kuruluş startının verilmesini istiyoruz. Daha net bir ifadeyle, Memur-Sen olarak; kamu görevlilerinin maaşlarının enflasyon altında ezilmemesinden öte enflasyonu ezmesini, belli oranda reel artış içerecek ve ayrıca da refahtan pay alacak düzeyde olmasını hedefliyoruz.
Asıl Hedef; Refahı Artırmak ve Refahtan Pay Almak
Türkiye, birçok ülkenin gıpta edeceği oranda büyüyor. Fakat, bir çok kesimin haklı olarak tepki gösterdiği şekilde Türkiye’nin büyümesinden sadece yüksek gelirli kesim, büyük sermaye ve finans sektörü pay alıyor. Büyümenin ürettiği kaynağı, bu kesimler kendi arasında paylaşıyor. Büyüme rakamları, ekonominin gelişmesi ve genişlemesi, orta ve dar gelir gruplarında yer alan kesimler için paylaşma zemini olarak değil sohbet ve tartışma konusu konumunda kalıyor.
4. Dönem Toplu Sözleşmesi bu açıdan bir başlangıç olsun, Türkiye’nin büyümesinin, büyümeyle elde edilen, oluşturulan kaynağın, refahın adil paylaşımı noktasında bir milat oluştursun. Büyüme ve refah payı üzerinden kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinin belirlendiği, emeğin değerinin yükseldiği, alınterinin karşılığının refah payıyla birlikte verildiği yeni bir sistem yürürlüğe konulsun. Bu anlamda, biz olmayan bir kaynaktan artış istemiyoruz. Var olan ve kamu görevlilerinden sakınılan bir kaynaktan payımız olanın, hakkımız olanın verilmesini istiyoruz. 4. Dönem Toplu Sözleşme sürecine ve görüşmelerine, bu yönüyle ayrı bir önem ve değer atfediyoruz.
Sosyal Hakların Geliştirilmesi
Memur-Sen olarak kendimizi tanımlarken kullandığımız mottolardan biri de “Memur-Sen, sadece kuruş değil duruş sendikacılığının da hakkını veren sendikal güç”tür. Bunu niçin söylüyoruz. Kamu görevlisini mekanik bir hizmet görücü, insani vasıfları ve ihtiyaçları yok edilmiş bir kamu hizmeti robotu kabul etmiyoruz. İnsanın birey olarak ihtiyaçlarını, isteklerini, insanlığın beklentilerini karşılamaya ve sorunlarını çözmeye de kendimizi memur kabul ediyoruz. “Türkiye’nin gerçekleri” söylemi hep olumsuz durumlar ya da olumsuz cevap ve yaklaşımların kapsamı belirsiz gerekçesi olarak sunuldu. Biz, bunu da tersine daha doğru bir ifadeyle olması gereken anlamına döndürmenin de peşindeyiz. Türkiye’nin gerçekleri, evliliklerinde, yakınlarının hastalıkları ve vefatlarında, bakıma muhtaç yakınlarına refakat etmelerinde izin vermeyi gerektiriyor. Türkiye’nin gerçekleri, Cuma namazını kılma konusunda kamu görevlilerine engel çıkarmamayı gerektiriyor. Türkiye’nin gerçekleri, kadınların başı örtülü olarak kamu hizmeti sunması konusundaki geçmiş dönem sıkıntılarını bütünüyle ortadan kaldıracak özgürlük zemininin hayata geçirilmesini gerektiriyor. Öte yandan Türkiye’nin gerçekleri Hac farizasının ifası noktasında istekli olan kamu görevlilerine salt buna dayalı izin verilmesinin olağan olduğunu kabul etmeyi gerektiriyor. Keza helal gıda konusundaki taleplerin dikkate alınması, aynı minvalde değerlendirilmeli…
Biz, bu türden tekliflerle ve bu tekliflere dayalı kazanımlar üzerinden sadece toplu sözleşmenin kapsamını genişletmiyoruz beraberinde uzunca bir süre yasakların, mağduriyetlerin, adaletsizliklerin değişmez gerekçesi olarak kullanılan “Türkiye’nin gerçekleri” söylemini de hasbi anlamıyla buluşturuyoruz.
Bu çerçevede hazırladığımız ve ücretleri de kapsayan 98’i genel, 658’i hizmet koluna ait olmak üzere toplam 750 maddeden oluşan 4. Dönem Toplu Sözleşme tekliflerimiz, çalışma hayatıyla ilgili perspektifimizi, kamu görevlilerinin mali, sosyal ve özlük hakları ile çalışma şartlarına ilişkin hedeflerimizi ortaya koyuyor.
Kamu Görevlileri Sendikaları Alanını Bütün Yönleriyle Masaya Yatırmalıyız
4. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde kamu görevlilerinin gelecek iki yıllık dönemdeki mali, sosyal ve özlük hakları ile çalışma şartlarını masada pazarlık konusu yapacağız. İnanıyoruz ki, kamu görevlilerini memnun edecek bir sonuçla bu süreci tamamlayacağız. Fakat kamu görevlileri sendikacılığının geleceğini de; mevcutta yaşanan sorunlar, yakın dönemde uygulamaya geçecek değişimler ve küresel düzlemde yaşanan gelişmeler üzerinden masaya yatırmak ve ortak bir zeminde bütün yönleriyle tartışmak gerekiyor.
Örgütlenme hakkına ilişkin sınırlamaların halen var olduğu, toplu pazarlık hakkının konu ve özne bazlı kapsamlarına ilişkin sınırlamaların olduğu, sendikal haklar üçlüsünün vazgeçilmezi olan grev hakkının sümen altında tutulduğu, toplu pazarlık sürecinin öznelerine, toplu pazarlıkta “yetkili konfederasyon/sendika” tanımına uygun olmayan durumların varlığını sürdürdüğü bir zeminde kamu görevlileri sendikalarının, sendika sıfatının gereklerini yapmak konusunda olması gerekenlerden mahrum olduğunu görmek ve bunu değiştirmek gerekir.
“Eşitler arası” ifadesinin gereğinin bihakkın sağlanmasını engelleyen hükümleri, işleyiş ve karar süreçlerini genelinde kamu görevlileri sendikacılığı alanından, özelde 4688 sayılı Kanundan arındırmak gerekiyor. Teklif sunan emek kesimi, teklifsiz masaya gelen Kamu İşvereni, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun hakem sıfatıyla bağdaştırılması imkansız yapısı ve işleyişini artık ciddi anlamda tartışmalıyız.
Bu düşüncelerle, 4. Dönem Toplu Sözleşmenin süreç ve sonuçlarıyla, kamu görevlilerine, milletimize ve ülkemize emek, ekmek, adalet ve hak noktasında insana, insani değerlere olumlu katkılar sağlayacak kazanımlar üreteceği inancıyla, bu amaçla akıttığımız ter ve ortaya koyduğumuz iradenin istenilen sonuçları üretmesi noktasında Yüce ALLAH’ın yar ve yardımcımız olmasını temenni ediyorum.