
LEVENT USLU
Genel Başkan Yardımcısı (Eğitim ve Sosyal İşler)
leventuslu@memursen.org.tr
100. Yılında Kut'ül Amare Zaferi Ruhu Şahlanıyor...
29.04.16, Vendredi
Gerçeklerin üstü örtülemez. Örtemediler de. Tarihimizi perdelemek isteseler de sonuç alamadılar. Alamazlardı da. Artık gerçek olan tarih gün yüzüne çıkıyor. Gerçek tarihi yazanlar hak ettikleri şanlı tarihte yerlerini alıyor.
Kim korkak? Kim kahraman? Unutturulan gerçek zaferler ve zafer gösterilen hezimetler bir bir ortaya çıkıyor. Hezimetlerini gizlemek için zaferleri yok saymaya kalktılar. Bir milletin geçmişiyle beraber yaşamasını engellemek istediler. Gençleri geçmişinden koparıp, ruhsuz bırakmaya çalıştılar. Ancak Kut'ül Amare ruhu 100. yılında yeniden şahlandı ve tarih yeniden yazılmaya başlandı. Çok şükür. Bu şahlanış Ümmetin dirilişine, gençlerimizin direnişine, Yeniden Büyük Türkiye yolculuğumuzun önündeki engellerin kaldırılmasına ve Daha Adil Bir Dünya'nın yeniden inşa edilmesine sebep olsun inşaALLAH...
İttifak halindeydiler. Haçlılar, Siyonistler ve emperyalistler.
Projeleri hep aynıydı. Amaçları Anadolu'dan başlayan, Mezopotamya'yı aşan Avrupa’nın göbeği Viyana’ya, Orta Asya’ya Afrika’ya ulaşan şanlı yürüyüşü durdurmaktı. Durduramayacaklarını anladıklarında ise bu şanlı yürüyüşün hedefe ulaşmasını geciktirmek için toplumu dönüştürmeyi denediler. Kapitalist sistemin dayattığı zulüm politikaları ve sömürüye dayalı projelerle Ümmetin hafızasını kaybettirmeye, inancını zedelemeye karar verdiler. Vicdanları yoktu. Kan ve gözyaşından besleniyorlardı. Kirli planlarını sonuca ulaştırmak için her yolu mubah görüyorlardı. Cephede kaybettiklerini masa başında almak için her türlü hileye başvuruyorlardı. Osmanlı tokadı yedikçe, kinleri büyüyor, alçaklıkta sınır tanımıyorlardı. Hiç değişmedi!
Bugün yeni bir güne uyanıyoruz. Yeni bir dirilişi selamlıyor, yeni bir direniş ile yarım kalan yolculuğumuzu zafer ile sonuçlandırmak için yürüyoruz. Milletimiz, gençliğimiz şanlı tarihiyle yeniden büyük hamleler için ayağa kalkıyor. Hep birlikte haykırıyorlar; "Bizi tarihimizden, ecdadımızdan koparamazsınız ve koparamadınız…
Biz Millet-i İbrahim'iz…
Biz Muhammed (s.a.v.) Ümmetiyiz…
Biz Selçuki’yiz…
Biz Osmanlı’yız…
Biz Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıyız…"
Türkiye Cumhuriyeti, Devlet-i Ali Osmanlı’dan ve Büyük Selçuklu Devleti'nden ayrı düşünülemez. Asla ayrı başka bir devlet değildir.
Bu tespiti yaptıktan sonra 1071 Malazgirt Zaferine, 1453 İstanbul Fethi'ne, 1514 Çaldıran Zaferini, 1915 Çanakkale Zaferini, 1915 Selman-ı Pak Zaferini, 1916 Kut’ül Amare Zaferini ve 1921 Sakarya Zaferini ve 30 ağustos1922 Başkomutanlık Zaferini sahiplenebiliriz ve kutlayabiliriz…
Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir hususta, Sakarya Meydan Muharebesini ve Başkomutanlık Meydan Muharebesini yapan ve bu Zaferleri kazanan ordular Osmanlı Ordularımız ve Komutanlar da Osmanlı Komutanlarıdır. Ümmetin yiğit Aslanlarıdır.
Bu bilinç ve anlayışla Türkiye’mizin en büyük sivil toplum kuruluşu olan Memur-Sen tarihten gelen misyonuna sahip çıkıyor. Büyük Memur-Sen ailesi olarak, emperyalist planları bozacak, kapitalist sömürü düzenini yıkacak küresel adalet anlayışının ayağa kalkışına yol açacak, “Yeniden Büyük Türkiye” için mücadele ediyoruz. Bugün hepimiz Kut'ül Amare'deki inanışın şahlanışını yaşıyoruz. Küresel emperyalizme karşı dik duran milletimiz, tarihine, ecdadına ve geleceğine sahip çıkıyor, şanlı zaferi yâd ediyor. Gençliğimiz, yeni bir tarih yazmak ve özlemini duyduğumuz Medeniyet buluşmasını sağlamak için sorumluluk alıyor.
Türkiye’mizin 81 ilinde Memur-Sen Teşkilatlarımız marifetiyle çeşitli etkinliklerle Kut’ül Amare Zaferi öğreniliyor, öğretiliyor, sorgulanıyor ve kutlanıyor.
Bu büyük Zaferle ilgili bazı bilgiler vermek gerekirse; İngilizler, Çanakkale Zaferiyle mağlup olup İstanbul’u alamayınca, Ortadoğu’nun önemli merkezi olan Bağdat’ı alarak rövanş almak istemişlerdir.
Önce Bağdat’ın 32 km. güneyinde Selman-ı Pak mevkiinde Nurettin Paşa Komutasında ki Osmanlı Ordumuza 1915 yılında hezimete uğramış ve kaçarak Kut’ül Amare’ye sıkışmıştır! Önünde Osmanlı Ordumuz, arkasında Dicle nehri…!
Ve sonuç;
Kutul Amare’de 13 bin 300 İngiliz askeri ile 13 general 481 subay esir alınıyor ve 40 bini aşkın İngiliz askeri öldürülüyordu.
Kut'ül Amare Zaferi, öyle büyük bir zaferdir ki; işgalci İngilizler teslim olmamak ve bu büyük mağlubiyeti tarih sayfalarına yazdırmamak için önce 1milyon sterlin savaş tazminatı ve ellerinde ki bütün silahları, topları cephaneleri vermeyi teklif etmiş kabul görmeyince Halil Paşa ya ayrıca şahsına 1 milyon sterlin hariçten rüşvet teklif edecek kadar aşağılık ve çaresiz duruma düşmüşlerdir ki zaten öyledirler…
Osmanlı Ordumuzun şerefli Kumandanı Halil paşa bu ahlaksız teklifleri ret ederek işgalci İngilizlere unutamayacakları ağır bir yenilgiyi ve esareti tattırmıştır… (İngiliz tarihçi James Morris, Kut'un kaybını İngiltere askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi olarak tanımladı.)
Bu büyük zafer işgalci İngilizlerin o kadar zoruna gitmiştir ki, 36 yıl sonra 1952 yılında Türkiye NATO’ya girerken bu tarihe kadar kutlanan bayramın kutlanılmamasını istemiş ve bununla da yetinmemiş Kut’ül Amare’nin de ismini Vasit olarak haritalarda değiştirtmiştir.
Ve İngilizlerin bu isteği sonucunda bugünümüze kadar Kut’ül Amare Zaferimiz kutlanmamıştır, daha da ileri gidilerek unutturulmuştur. İngilizlerin baskısıyla Kut'ül Amare zaferi ve Kut Bayramı'na yönelik tarihi bilgiler, okullardaki tarih kitaplarından bile silindi. Hatta bazı tarih öğrencileri bile bu zaferi bilmeden/duymadan mezun oldu.
Bu konu da sorgulanması gereken hassas bir durumdur!
Kut'ül Amare Zaferi, Ümmetin Zaferidir. Müslümanların birleşen yüreklerinin birlikte yazdığı tarihtir. Kut'ül Amare'yi hatırlamak kim olduğumuz hatırlamaktır. Millet olarak kaybettirilen hafızamızı geri kazandığımızın göstergesidir. Şahadete gülümseyerek gidenlerin peşine düşmek, tarihimizi sansürleyip, sadece bugünümüz üzerinde değil, geçmişimiz üzerinde de egemenlik tesis etmeye çalışanlara büyük bir isyandır.
Tarihi kan ve sömürü üzerine olanlar, böyle bir tarihi hatırlamak istemezler. Hatırlatanları da istemezler. Kut'ül Amare'de olduğu gibi işgalcilere karşı koyuş sergileyeceğiz, tarihin ebediyen susturulamayacağı gerçeğiyle onları yüzleştireceğiz.
Osmanlı Ordumuzun büyük bir kahramanlıkla kazandığı bu zafer, Ümmetin ayağa kalktığı zaman kimsenin baş eğdiremeyeceğini gözler önüne seren zaferdir. Kut'ül Amare, kardeşliğin, yiğitliğin ve nice kahramanların unutulmayacak destanlarıyla dolu bir zaferdir.
Son söz olarak diyorum ki;
Halil Paşa’nın ilan ettiği ama hafızalarımızdan çıkartılan bu büyük zaferi biz millet olarak tekrardan bayram ilan ediyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimizden de Kut Bayramını tekrar kabul etmesini hassaten istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızı da göreve çağırıyoruz. Unutturulmak istenen tarih yeniden yazılmalı, derslerde Kut'ül Amare zaferi hak ettiği şekilde anlatılmalı, tarih kitaplarında zafer en iyi şekilde yerini almalıdır. Kültür Bakanlığımızı da şanlı tarihimizi görsel sanatlarla hakkıyla icra edilmesini sağlayarak nesillere aktarılmasını sağlamalıdır.
Unutulan unutturulan Zaferlerimiz, Kahramanlarımız, Gazilerimiz ve Şehitlerimiz gerçekleri anlatan tarih kitaplarında hafızalarımızda yerini almalıdır. Çanakkale kahramanı Cevat Paşa, Medine Müdafisi Fahrettin Paşa ve Kut’ül Amare Kahramanı Halil Kut Paşa tarihteki yerlerini şanla almışlardır. Türkiye Cumhuriyetimiz de aynı kıymeti vermeli, Gençliğimiz tanımalı, anlamalı ve yaradılış sorumluluğunun şuuruna varmalıdır.
Ümmet bilincinin Dicle havzasında kazandığı son Zaferin Gazilerini, Şehitlerini ve bu zaferde payı olan tüm Kahramanlarımızı rahmetle anıyorum.
Halil (KUT) Paşa'nın şerefli ordusuna hitaben sözlerini Siz Kardeşlerime hatırlatarak yazımı sonlandırıyorum.
“Aslanlar! Bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.
Bize ikiyüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, binbeşyüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini Şehid vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut'ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 40 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.
İşte Osmanlı sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada görüyoruz Bugüne KUT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, Gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar.”
Mirliva Halil
Altıncı Ordu Komutanı
29 / nisan / 1916- Bağdat
100. YILINDA
29 NİSAN KUT’UL AMARE ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN…